Please note that on our website we use cookies to enhance your experience, and for analytics purposes. To learn more about our cookies, please read our privacy policy. By clicking ‘Allow cookies’, you agree to our use of cookies. By clicking ‘Decline’, you don’t agree to our Privacy Policy.

No translations available

A quest for equality: Minorities in Turkey

11 December 2007

Though Türkiye is a land of vast ethnic, linguistic and religious diversity – home not only to Turks, Kurds and Armenians, but also, among others, Alevis, Ezidis, Assyrians, Laz, Caferis, Roma, Rum, Caucasians and Jews, the history of the state is one of severe repression of minorities in the name of nationalism. The only protection for Türkiye’s minorities is that set out in the outdated 1923 Treaty of Lausanne, which acknowledges only non-Muslim minorities.

Türkiye has violated the Treaty since its adoption, not least by restricting its scope to Armenians, Jews and Rum (Greek Orthodox). Excluded minorities have been banned from using their languages and from exercising their religious rights, or subjected to policies aimed at homogenizing the Turkish population and destroying minority languages, cultures and religions.

This report sets current law and practice in Türkiye against the backdrop of equivalent international standards on linguistic rights of minorities; freedom of religion, thought and conscience; freedom of expression; freedom of assembly and association; political participation; property rights and anti-discrimination. It considers the impact of the EU accession process, showing that though Türkiye’s attitude to minorities has changed for the better over the past six years, much more remains to be done.

Will Türkiye continue its path of reform or opt for further repression of its centuries old heritage? After hundreds of thousands of Turkish people took to the streets in January 2007 to protest the killing of Hrant Dink, a Turkish-Armenian journalist, this report highlights the importance of this moment in Türkiye’s history – a moment that, for the sake of equality for the country’s centuries-old minority communities, must not go to waste.

*

Türkiye toprakları geniş bir etnik, dilsel ve dinsel çeşitliliğe ev sahipliği yapmakla birlikte –yalnızca Türklerin, Kürtlerin ve Ermenilerin değil, aynı zamanda, diğerlerinin yanı sıra, Aleviler, Yezidiler, Süryaniler, Lazlar, Caferiler, Romanlar, Rumlar, Kafkaslar ve Musevilerin de yurdudur– devletin tarihi, milliyetçilik adına azınlıklara yöneltilen sert bir baskıyla yazılmıştır.

Türkiye azınlıklarına ilişkin tek koruma, yalnızca gayrimüslim azınlıkları tanıyan, güncelliğini yitirmiş 1923 tarihli Lozan Antlaşması’yla sağlanan korumadır. Türkiye bu Antlaşma’yı, kabul edildiği tarihten itibaren, kapsamını Ermeni, Musevi ve Rumlarla sınırlandırmanın ötesinde ihlal etmektedir. Kapsam dışında bırakılan azınlıkların kendi dillerini kullanmaları ve dini haklarından yararlanmaları yasaklanmıştır, ya da bu azınlıklar Türkiye nüfusunu türdeşleştirmeyi ve azınlık dil, kültür ve dinlerini ortadan kaldırmayı amaçlayan politikalara maruz kalmaktadır.

Bu rapor, azınlıkların dilsel hakları; din, düşünce ve vicdan özgürlüğü; ifade özgürlüğü; toplanma ve örgütlenme özgürlüğü; siyasi katılım; mülkiyet hakkı ve ayrımcılık yasağı konusundaki uluslararası standartlar karşısında Türkiye’deki mevcut yasa ve uygulamaları ortaya koymaktadır. Türkiye’nin azınlıklara yönelik tavrının son 6 yılda iyiye doğru değişmiş olmasına karşın daha yapılması gereken çok şey olduğunu göstererek AB’ye katılım sürecinin etkisini değerlendirmektedir.

Türkiye reform yoluna devam mı edecek, yoksa asırlardır süregiden baskıcı geleneği mi tercih edecektir? Bir Ermeni gazetecinin öldürülmesini protesto etmek için Ocak 2007’de yüz binlerce Türk sokaklara dökülürken, bu rapor Türkiye tarihinde o an’ın, ülkenin asırlardır yaşamakta olan azınlık cemaatlerinin eşitliği uğruna, harcanıp gitmemesi gereken bir an’ın önemini vurgulamaktadır.

Download (PDF, English)
Download (PDF, Turkish)

Author(s)

Dilek Kurban